En eski Türk Bayramı olan Nevruz Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, önündeki engelleri birer birer kaldıran bir ruh olmakla beraber Türkler aracılığı ile tüm Avrasya’ya yayılan bir gelenek olması yanında, eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu da tarihi kaynaklarla kesinleşmiştir.
Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart’ta hazır yemekler ile yaylalara çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını bilinmektedir. Bu gelenekler Hunlardan sonra Uygur Türklerinde de görülmüştür.
Nevruz geleneklerinin anlatıldığı Nizamü’l Mülk, Divan-ı Lügati’t- Türk, başta olmak üzere Nevruz bayramı eğlencelerin kutlandığı, şenliklerin yapıldığı, o güne özel yemekler pişirildiği, hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir, buna ilaveten 12 Hayvanlık Türk Takviminin başlangıcı da 21 Mart’tır.
Ulu Önder Atatürk vecizesinde;“ Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikarıdır.” “Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel kendi geleneklerine, milli ananelerine ve Türkiye’nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.” Sözü yolumuza ışık tutmalıdır.
Bu duygu ve düşünceler ile İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerimizden biri olan Nevruz’un, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, âdetimize, gelenek ve göreneklerimize dönmemiz için bir fırsat olmasını temenni ediyor, baharın gelişini müjdeleyen Nevruz bayramı ve Türk Dünyası ve Toplulukları Haftasını kutluyorum.