SEÇME ve SEÇİLME HAKKIMIZI ELDE ETMEMİZİN 80.YILI KUTLU OLSUN
1926–1934 yılları arasında Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen devrimlerin bir kısım, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.
Bu konuda yapılan düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
Atatürk’ün girişimi ile kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak,1930’da Belediye seçimlerinde seçme, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakları tanınmıştır. 8 Şubat 1935’de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türk kadınları mecliste 18 sandalye elde etmişlerdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekillerinin cinsiyete göre dağılımına baktığımızda kadın Milletvekili sayısının 77 ve erkek Milletvekili sayısının ise 459 olduğun görmekteyiz yani kadınlar %14,37 lük bir dilimde yer alırken erkekler %85,63’lük dilimde yer almaktadırlar. Bu oran kadınlar açısından 1935 yılında %4,5 idi.
Türkiye 79 yıl önce parlamentodaki kadın temsil oranıyla dünya ikincisiydi. Bugün ise ortalamalarda son sıralarda ve biz aydın Türk kadınları olarak verilen bu hakka layıt olmak ve Atamızın açtığı yolda emin adımlarla yürümek zorundayız; çünkü Türk kadını bu haklarını elde etme konusunda Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok geri kalmış ülkeye de örnek olmuştur.
Türkiye geneline baktığımızda 6 ilde kadın Baro Başkanının bulunduğunu görmekteyiz. Bu iller; Kırşehir, Sinop, Bilecik, Tekirdağ, Osmaniye ve Bartın’dır.
Kadının siyasete atılması baba, erkek kardeş, akraba veya eş tarafından engellenmekte, oy kullanırken kendi iradesi, aile baskısı neticesinde ipotek altına alınmaktadır. Birçok erkek kadınların sosyal rollerini bağımsız olarak belirleyemeyeceklerini düşünmektedir.
Türkiye gibi toplumsal cinsiyet rolleri katı bir şekilde çizilmiş ataerkil yapıda, en iyi kanuni düzenleme dahi mahalle baskısı’nı mal bölüşümündeki cinsiyetler arasındaki eşitsizliği kadını evinin kadını, çocuklarının annesi olma rolünü bertaraf edeci nitelikte olmamaktadır. Daha açık bir ifade ile maalesef ki her kadın başarısızlığın önünde bir erkek bulunmaktadır.
Kadınlarımızın kendi kaderiyle birlikte ülke kaderinde de söz sahibi olabilmelerinin yolu siyaset yapabilmekten geçmektedir. Siyasette eşit temsil edilmek, yalnızca bir kadın – erkek eşitliği sorunu değildir. Yüksek sosyo – ekonomik düzeye ve yüksek demokrasiye erişmişlik sorunudur.
Biz Aksaray Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak kadının siyasetteki yerini yeterli ve etkin bulmuyoruz.
Bizler, ulusumuzu, ailemizi var etmek için olağan gücümüzle çalışırken bireyselliğimizin yok sayılması, temsil gücümüzün yok denecek kadar az olmasını doğru bulmuyoruz. Tüm kadınlarımız için önem arz eden bu günde siyasi parti temsilcilerine sesleniyoruz. Yerel ve genel seçimlerde kadın vekillerimize daha çok yer verilmesini süregelen haksızlıkların durdurulmasını talep ediyoruz.