AKSARAY BAROSU adına gündeme ilişkin gencecik kızımız Özgecan Aslan’ın katledilmesi ve İç Güvenlik Paketine ilişkin görüş ve önerilerimizi paylaşmak adına avukatlar olarak bir aradayız.
Toplumun tüm kesimlerinde infiale neden olan 20 yaşındaki özcanımız Özgecan Aslan’ın Mersin ilinde hunharca katledilmiştir.
Bu kanlı cinayeti diğerlerinden farklı kılan hepimizin yüreklerini dağlaması olduğu kadar kamu vicdanın ve adalet anlayışının yeniden sorgulanmasına neden olmasıdır.
Gencecik kızımız hunharca katledilmiştir. Cani ise yaptıklarını anlatmaktan çekinmemiştir.
Bu olay başlıbaşına kadına yönelik şiddet olmaktan çıkmış “İnsanlık Suçu” haline gelmiştir. İdam müessesi yeniden sorgulanır olmuştur.
Bu vesile ile yakın zamanda ilimizde meydana gelen S. İ.’ye yönelik tecavüz ve öldürmeye teşebbüs olayının da Özgecan olayı ile bire bir benzer olduğu sadece vakanın ölümle sonuçlanmadığı hususuna da dikkat çekmek isteriz. Öyle ki bu tarz vakalara hassasiyet gösterilmesi için mutlaka ölümle sonuçlanması gerekmediğinin de altını çiziyoruz.
Sonuç olarak, kanun yapmak sureti ile kadınlarımızı koruyamadığımız gerçeğini artık kabul etmemiz gerekmektedir.
Her türlü kanuni düzenleme yapıldığı halde kadınlarımıza yönelik şiddet eylemlerinin sürekli artması bunun somut örneğidir. Yalnızca 2015 yılında katledilen kadınlarımızın sayısı 28 dir. Şiddetle mücadele devlet politikası haline getirilmelidir.
Aksaray Barosu olarak olayı kınıyoruz. Özgecan’ınımızın canını koruyamasak da en azından Yargılama sürecinde davaya müdahil olup, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız.
Gündeme ilişkin ikinci önemli değerlendirmemiz ise İç Güvenlik Paketine İlişkindir ;
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda yarın (17.02.2015) görüşülmeye başlanacak olan ve kamuoyunda “İç güvenlik paketi” olarak bilinen 24 Kasım 2014 tarih ve 4665 sayılı, “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Tasarısına karşı demokratik hukuk devleti ve bireyin temel hak ve özgürlükleri ile bağdaşmayan düzenlemelerin bilinmesi gerektiği ve vatandaşlarımızın bilgi edinmesinin sağlanması düşüncesindeyiz.
Hiçbir vatandaşımızın Molotof kokteylinin silah sayılması ve molotof kokteyli atılmasına karşı çıkmadığı çıkmayacağı ortada iken tasarıya karşı eleştiride bulunanların Molotof kokteyli atılmasına karşı çıkılıyormuş gibi gösterilmesi ve bu yönde bir algı yaratılmasını da anlayabilmiş değiliz. Molotof kokteyli zaten hali hazırda Türk Ceza Kanunu’na göre silah kabul edilmektedir. Kamu güvenliği ve kamu düzenini ülkemizin tüm sınırları içinde sağlamak devletimizin görevi olduğu gibi kişi hak ve hürriyetlerini de korumak devletin öncelikli görevlerindendir.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki demokrasinin gelişmesine katkı sağlamak ve hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve bu yolda gerekli çağrı ve uyarılarda bulunmak Avukatlık Kanunu’nun 76 ve 95 nci maddeleri gereğince baroların asli görevlerindendir.
Bu görev anlayışımız doğrultusunda , 123 maddeden oluşan “iç güvenlik paketi”nde yer alan bazı hükümlerinin , anayasaya, demokratik hukuk devleti ilkelerine ve hukuka aykırı bulunan düzenlemelere ilişkin görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşıyor, mevcut hali ile paketin yasalaşmasının bireyin “hukuk güvenliği”ni zedeleyeciğini hatırlatıyoruz.
Eleştirilerimizden önce tasarının hazırlanma sürecini kısaca hatırlatmak gerekmektedir. Bilindiği üzere , kamuoyuna “6-8 Ekim Kobani olayları” olarak yansıyan ve metropol şehirlerimiz ile ülkemizin bir kesiminde baş gösteren yoğun şiddet olayları sonrasında , hükümet tarafından “kamu düzeni ve güvenliğinin” yeniden sağlanması ve bu tür olayların tekrarlanmasının önüne geçilebilmesi amacıyla biz dizi düzenlemeleri içeren “İç güvenlik Paketi” hazırlanmış ve meclis Adalet Komisyonunda kabul edilerek TBMM Genel Kurulu’na sevk edilmiştir. Paket hakkındaki görüşmeler iki kez ertelenmiş ve son olarak 17 Şubat 2015 günü görüşülmesine başlanması kararlaştırılmıştır.
Tasarının hazırlanma amacı her ne kadar terörle mücadele ve kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması olarak açıklansa da tasarının içerdiği hükümler itibariyle ; hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yaşama hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, çalışma hakkı ve ödevi, olağanüstü hal ilanı yetkisi, yargı yetkisi, kanuni hâkim güvencesi ile mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleri olmak üzere Anayasa’nın toplam 15 maddesine aykırılık içerdiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde yer alan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, 6.maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı, 10.maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ve 11.maddede yer alan toplanma özgürlüğü haklarını sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler getirildiği anlaşılacaktır.
TASARI İLE:
1- Tasarının 1.maddesiyle kişilerin özel alanları olan üstü, kişisel eşyası ve aracının aranması için hâkim ve savcı kararı aranmaksızın , “kolluk amiri” adı altında kolluk görevlileri yani polis ve jandarma tarafından “aramaya” karar verilmesi ;
2-Yargı kararı aranmaksızın kolluk görevlilerine bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda 48 saatlik “gözaltı yetkisi” verilmek istenmesi,
3-Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu’nun “Zor ve Silah Kullanma” başlıklı 16. Maddesinin kapsamının mala zarar verme suçlarına ve suçta teşebbüs halini de içine alacak ölçüsüz şekilde genişletilmesi,
4- Kolluğun (Polis ve Jandarma) gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit etmesi, dinlemesi, sinyal bilgilerini değerlendirmesi, kayda alması sonrası bu yazılı emri 24 saat içinde yetkili ve görevli hakimin onayına sunma süresinin 48 saate çıkarılması, yetkili ve görevli hakimin münhasıran Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak belirlenmesi,
5- Bir tedbir olarak öngörülen “Tutuklama”nın Kapsamının Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yasasına Muhalefet suçlarının da katalog suçları olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) 100. Maddesinin 3.paragrafı kapsamına alınarak genişletilmesi ,
6- 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. Maddesine yeni hükümler eklemek suretiyle mülki idare amirlerine başka bir deyişle vali ve kaymakamlara kolluğa ve mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarına doğrudan emir verme yetkisinin tanınması ,
7- 2911 Sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun “Toplantı ve Yürüyüşe Silahlı Katılanlar” başlıklı 33. Maddesinde değişiklik yapılarak, gösterilere kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen örterek katılanların silahla katılanlarla bir tutulması,
8-Kolluk tarafından toplumsal olaylarda basınçlı suyun yanı sıra insanların üzerine “boyalı madde” de sıkılarak aynı maddeye yeni bir fıkra eklenerek; Molotof ve patlayıcı maddelerin yanı sıra, “….yanıcı,yakıcı,boğucu,yaralayıcı ve benzeri silahlarla” denilerek neredeyse her türlü nesnenin “silah” olarak kabul edilebilmesi,
9- Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu’nun 15. Maddesinde yapılacak değişiklik ile; polise müşteki, mağdur veya tanık ifadelerinin ikamet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilme yetkisinin tanınması,
10- Jandarmanın ve Sahil Güvenlik Komutanlığının disiplin amirinin mülkî amir olması,
Anayasamızın
- “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesine
- “Kişi güvenliği ve hürriyeti başlıklı” 19. Maddesine
- “Özel hayatın gizliliği ve korunması” başlıklı 20. Maddesine
- “Konut dokunulmazlığı” başlıklı 21. Maddesine
- “Haberleşme hürriyeti” başlıklı 22. Maddesine
- “Yerleşme ve seyahat hürriyeti” başlıklı 23. Maddesine
- “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlıklı 25. ve “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlıklı 26. Maddesine
- “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. Maddesine
- “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37. Maddesine aykırıdır.
Yapılan düzenlemeler ile tüm illerdeki valilere, tüm ilçelerdeki kaymakamlara olağanüstü hal yetkileri verilmekte, ülkemiz tamamen olağanüstü hal rejimine geçmektedir. Hakim ve savcıların karar verebileceği gözaltı, arama gibi ceza usul işlemlerinde yetkinin polise verilmesi, gözaltı sürelerinin polis tarafından uzatılması, mala zarar verme suçlarında veya bunlara teşebbüs halinde dahi polise silah kullanma yetkisi verilmesi hukuk dışı uygulamaları arttıracak mahiyettedir. Polis ve jandarmanın görevli hâkimin onayından önce 48 saat gibi uzun bir süre iletişimi tespit etmesi, dinlemesi, sinyal bilgilerini değerlendirmesi, kayda alması özel hayatın gizliliğinden, haberleşme hürriyetine kadar birçok hakkı ihlal edebilecek mahiyette düzenlemelerdir. Diğer yandan, bu dinleme, tespit ve kayıt faaliyetleri sonrası yazılı emri onaylayacak makamın Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 250. Maddesinden ayrılarak Ankara ağır ceza mahkemesi üyesine verilmesi, kanuni hakim güvencesi ile de bağdaşmaz.
Özetle açıkladığımız gerekçelerle düzenlemenin anayasal ve evrensel değişmez kurallar olan yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ayrılığı ilkeleri ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olacağı ,toplumun hukuk güvenliğini tehlikeye sokacağına dair endişelerimizi paylaşıyor ve milletvekillerini uyarıyoruz.
Tasarının anılan düzenlemelerine karşı olduğumuzu ve başta Avukatlık kanunu olmak üzere yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde, mücadele edeceğimizi , Özgecan Aslan’ın şiddet mağduru , katledilen son kızımız olması temennisi ile kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Aksaray Barosu Yönetim Kurulu Adına
Avukat Levent Bozkurt
Aksaray Baro Başkanı