YİRMİ BEŞİNCİ
BARO BAŞKANLARI
TOPLANTISI
BARO BAŞKANIMIZ AVUKAT LEVENT BOZKURT’UN YAPMIŞ OLDUĞU KONUŞMA METNİ
Av. LEVENT BOZKURT (Aksaray Baro Başkanı)- Türkiye Barolar Birliğinin Değerli Başkanı, değerli yönetim kurulu üyeleri, değerli baro başkanlarım; 25. yaptığımız baro başkanlar toplantısına hoş geldiniz diyor, sizleri şahsım ve Aksaray Barosu adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Görüyorum ki 12-13 Kasım 2011 tarihinde yapılan toplantıdan beri epeyce bir aşama kaydedilmiş, ciddi çalışmalar yapılmış. Aceleye getirilmesin diye tartışmalar olmuştu, getirilmeyince güzel çalışmalar çıkmış, ben tebrik ediyorum.
Sözlerime başlamadan önce savunma mesleğini icra ederek, adaletin gerçekleşmesine doğrudan katkı sağlayan meslektaşlarımızın, savunma hakkını kısıtlayıcı her türlü müdahalenin karşısında olduğumuzu ve olacağımızı da ifade ederek, devleti meşru kılan adalet, adaleti meşru kılan ise savunmadır. Savunmanın kutsallığı ve bağımsızlığı ise, hiçbir şekilde tartışılmazdır sözlerini bir kez daha hatırlatmak, vurgulamak istiyorum.
Görüşlerimizi ana hatlarıyla açıklamadan önce, Aksaray Barosu olarak benim şahsi bir görüşüm vardı. 1136 sayılı Yasanın değiştiren bir yasa tasarısı olarak mı hazırlanması gerektiği, yoksa yeniden mi düzenlenmesi gerektiği konusundaydı. Öncelikle şu sorunun cevap bulması gerektiğine inanıyorum. Yeni bir Avukatlık Kanunu hazırlanmasına ihtiyaç var mıdır, yoksa yürürlükte bulunan 1136 sayılı Avukatlık Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmak suretiyle getirilmeli midir? Bizce yasa yeniden tamamen düzenlenmelidir. 1969 tarihinde kabul edilerek, 7 Nisan 1969 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, günümüzde ülkemizde ve dünyadaki önemli gelişmeler, mevzuatta yapılan kapsamlı değişiklikler, teknolojik gelişmeler ve gerekse avukatlık mesleğindeki önemli değişimler dikkate alındığında, ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmıştır.
Bu bakımdan 1136 sayılı Avukatlık Kanununda değişiklik yapılması zorunlu ve gerekli olmuştur. Kanımca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile elde edilen bütün kazanımlar saklı kalmak koşuluyla, Avukatlık Kanununun yeniden, yeni bir kanun numarası verilmek üzere düzenlenmesi mümkündür. Kanun numarasının değiştirilerek, yeni bir düzenleme yapılması halinde, elde edilen kazanımların kaybedileceği düşüncesine de katılmıyorum.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun sistematiği ve bütünlüğü bozulmuştur. Bu yasayla ilgili bazı rakamlar vereceğim. Yürürlük tarihinden bu yana geçen 43 yıl içerisinde, Avukatlık Kanununda çok önemli değişiklikler yapılmıştır. 1969 yılında Avukatlık Kanunu 201 madde olarak kaleme alınmış ve yürürlüğe girmiştir. Ancak zaman içerisinde bu kanunda tam 22 kez değişiklik yapılmış, bazı maddeler eklenmiştir. İki madde 27/a ve 35/a maddeleri eklenmiştir. Yine bu Yasada bazı maddelere mülga edilmiştir. Mülga edilen toplam madde sayısı 15’tir, 27-28-29-30-31-32-33-167-170-186-187-188-189-191-196 ve 198. maddeler mülgadır.
Yine bazı maddeleri ise mülga olmamakla birlikte, değişen mevzuat karşısında hükümsüz kalmış olup, mülga edilmelidir. Bu maddeler de 190-192-193-194-199. maddelerdir. Yine kanuna bazı ek maddeler başlığıyla 4 ek madde eklenmiştir. Kanuna geçici maddeler başlığı ile 22 geçici madde eklenmiştir. Ek geçici madde 1 adet eklenmiştir. Geçici hükümler başlığı altında da 3256 sayılı Kanuna 4 madde, 4667 sayılı Kanuna ise 3 madde eklenmiştir.
Şimdi bunları neden söylüyorum? Tüm bu değişiklikler sonucunda 1136 sayılı Kanunun kanun bütünlüğü ve sistematiği bozulmuştur. Bir kanunda sıra numarasından ayrılmak suretiyle eklenmiş maddelerin mülga olmuş ve olması gereken maddelerin bulunması, kanunu anlaşılabilir olmaktan ve kanun sistematiğinden uzaklaştırmıştır. Bu nedenle 1136 sayılı Kanunda yer alan ve avukatlık mesleği bakımından bir kazanım olarak değiştirilmesine ihtiyaç duyulmayan hükümler, metin diline dahi sadık kalınmak koşuluyla yeni bir kanun numarası altında kanun yapma tekniğine uygun, kazuistik yöntemle yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer yandan Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanmış olan değişiklik kanun tasarısında, eklenen geçici hükümler dışında 201 maddeden ibaret, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda değişiklik teklifi de yaklaşık 100’den fazla maddede de değişiklik yapılması öngörülmekte ve tartışmaya açılmaktadır.
Değerli başkanlarım, bir kanunu hazırlarken kanunun anlaşılabilir olması, kanun bütünlüğünün bozulmaması son derece önemlidir. Aksi halde 1136 sayılı Kanunda değişiklikler sonra sürekli eleştirdiğimiz ve doğru bulmadığımız Torba Kanunlardan biri haline gelecektir diye düşünüyorum. Öncelikle Aksaray Barosu olarak, hazırlanacak kanunda bazı prensiplerin prensip olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunlar barolar ve avukatlar üzerinde idarenin vesayet anlamına gelen her türlü düzenlemesinin kaldırılması gerekir. Güçlü baroların oluşturulabilmesi için bugüne değin elde edilmiş kazanımlar kanun metninde aynen yer almalıdır.
Güçlü barolar, güçlü ekonomiye sahip olmalıdırlar. Mesleğin onur ve haysiyetini korurken, avukatların da itibarları ayrıca korunmalıdır. Özlük hakları bakımından yargının diğer kurucu unsurları ile eşitlik sağlanmalıdır. Bu prensipler ışığında biz genel olarak görüşmek yerine, düşüncelerimizi sunmak yerine, olumlu bulduğumuz değişiklik tasarısındaki eklenecek hususların, değişiklik tekliflerimizi bir metin haline getirdik, bunları ben saymak istiyorum.
3. maddedeki mesleki sorumluluk sigortası zorunlu olmalı, ancak mesleğe kabul şartı olmaktan çıkarılmalıdır. Yine yasanın avukatlık metnine HMK uygulamasına paralel biçimde “kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine” ifadesi eklenmelidir. 10. maddede “baro başkanları” ifadesi eklenmelidir. Başkanlar için de bize ayrıca bir resmi kimlik düzenlenmelidir. 12. maddede “arabuluculuk ve bilirkişilik” eklenmelidir. 14. maddede askeri yüksek idare mahkemesi yüksek mahkemeler arasında sayılması, belki sehven unutulmuştur, yine bu da eklenmelidir.
15. maddede staj süresi 2 yıl olması düşünülmüştür. Biz bunun 18 ay olması gerektiğini, bunun 6 ayının adalet dairelerinde, 2 ayının Adalet Akademisinde, 1 yılının da avukat yanında olması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca adalet akademilerinin kurulmasına karşı değilsek de, altyapısı kanunla belirlenmemiştir. Taşradan gelecek stajyer avukatların barınma sorunları ve diğer sorunlar düşünülmelidir.
Yine değişiklik tasarısının 15. maddesinin 3. fıkrasıyla, avukat yanında staj yapabilecek stajyer avukat sayısı 2 olarak belirlenmiştir. Bizce bu sayı çok azdır, 4 olmalıdır en az. 21. maddede metin diline sadık olarak “baronun stajyer avukat listesine” şeklinde bir düzeltilme yapılmalıdır. 22. maddenin 2. fıkrasında burs düzenlenmiştir. Avukat yanında staj yapan avukat tarafından burs verilmesi ve bunun miktarının da aylık staj kredi miktarından az olamayacağı hükmü, 2012 yılı için bu aylık 500 liradır. Bu hüküm yasa metninden çıkartılmalıdır, bu haliyle hiçbir avukat yanına stajyer almak istemeyecektir diye düşünüyoruz.
Stajyerler için Türkiye Barolar Birliği tarafından burs verilmeli veyahut da ücret ödenmelidir. Sigorta primi ise, ilgili baro tarafından ödenmelidir. Yine 23. maddenin 4. fıkrasının son hükmüne, uygulamada bazı tereddütler yaşanmaktadır, bu maddeye “kesintiye uğrayan kısımları tamamlattırılır” şeklinde bir ifade eklenmelidir. Bu şekilde staja başlayan, ancak bir şekilde devam edememiş olan stajyerlerin, staja tamamen ye¬niden başlaması uygulamasına da son verilmiş olacaktır diye düşünüyoruz.
27/a maddesinde de, pulun değeri Diyarbakır Baro Başkanına belki burada katılıyorum, harç tarifesinin yüzde 100’ü olarak belirlenmiştir. Bizce bu tarife yüzde 50’si olarak kalmalı ya da en azından yüzde 60 olarak değiştirilebilmelidir. Yine 27/a maddesinde avukat yanındaki stajyerlere de staj kredisinin verilmesi gerekmektedir. Belki bunun da düzenlenmesi unutulmuş olabilir. Stajyerin avukat yanına gelinceye kadarki dönemde kredi kullanması mümkün, ancak avukat yanında kredi kullanması mümkün değildir.
28. maddede avukatlık stajına kabul sınavında, “kabul için devlet sınavı Türkiye Barolar Birliğiyle imzalanacak protokole göre, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından çoktan seçmeli olarak yapılır” hükmü eklenmelidir. 35. maddeyi yine “arabuluculuk” kelimesi eklenmelidir. 35/b fıkra 2’ye “delil ve belgeleri” sözcüğünün de buraya eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. HMK 199 anlamındaki belge çok kapsamlı olarak düzenlen¬miştir. Avukatın delil ve belge toplaması da “belgeleri” sözü ilave edilmek suretiyle kapsam genişletilmelidir.
Yine 40. maddede tazminat isteklerine ilişkin zamanaşımı kısmında “avukata ve mesleki sorumluluk sigortası yapılmış olması halinde ilgili sigorta kurumuna” ifadesi de eklenerek, mesleki so¬rumluluk sigortası yapılan kurumlarda zamanaşımı yönünden süresi düzenlenmelidir. 41. maddede, vekillikten çekilme halinde süre 15 gün olarak öngörülmüş, buradaki bir değişiklik Barolar Birliği tasarısında yoktur, ancak HMK 82’de sürenin iki hafta olduğu düzenlenmiştir. Bizce iki haftalık süre ile 15 gün arasındaki tereddüt ortak uygulamayla kaldırılmalıdır.
46. maddede yine son cümlede bir cümle düşüklüğü vardır. “Avukatlar takip ettikleri dosyalarla ilgili bilgi ve belgelere UYAP sistemi üzerinden ücretsiz erişim ve hizmet alma hakkına sahiptirler” şeklinde düzeltilmelidir. 56. maddede yetki belgesine vekâlet pulu yapıştırılmaması hükmü açık hüküm haline gelmelidir. Mevcut uygulama da zaten bu yöndedir. Yine 58. maddede “avukatın yazılı savunması ve mensubu olduğu baronun mütalaası alındıktan sonra, Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulunun vereceği izin üzerine” ifadesinde, bizce baronun mütalaasının alınmasına gerek yoktur. Burada soruşturma izinlerinin alınması konusunda uygulamadaki eksiklik şudur: Sadece şikâyet dilekçeleri üzerinden soruşturma izinleri verilmektedir. Bizce avukatın yazılı savunması alındıktan sonra da soruşturma izni verilmesi gerekmektedir.
Yine 58. maddenin son fıkrasına, avukatları koruyucu mahiyette “duruşmalardan çıkarılamaz” cümlesinden sonra gelmek üzere “celse harcına hükmedilemez” ifadesi de eklenmelidir. 65. maddenin 5. fıkrasına “hükmün açıklanmasını ertelenmesi” sözcüğünün yanlış yazıldığını düşünüyoruz “geri bırakılması” şeklinde düzeltilmelidir.
64. maddenin 2. fıkrasında para cezaları düzenlenirken yine kanımca gözden kaçtığını düşünüyorum. Verilecek cezaların 10.000 liradan 100.000 liraya kadar olacağı düzenlenmiş. Kanımızca bu rakamlar çok fazladır ve avukatın ödeme kabiliyetinin de üzerindedir. Bizce “1000 TL den, 10.000 TL ye kadar” şeklinde düzeltilmelidir. 75. maddede de, baro liste¬si diğer yargı mercilerine, savcılıklara ve mülki idare amirine gönderilmemelidir. Yani listeyi oluşturduktan sonra tüm mercilere, örneğin “diğer yargı mercileri” ifadesinden ben kime göndermem gerektiğini anlayamıyorum. Göndermezsem ne olur, sorumluluk doğar mı? Belki de doğar bilemiyorum, ama bu ifadeler yeniden düzenlenmelidir.
89. maddenin 2. fıkrasına “avukat sayısı 50’den 100’e kadar olan barolarda 6, 101’den 250’ye kadar olan barolarda 8, 251’den 1000’e kadar olan barolarda 10 ve 1001’den fazla olan barolarda 12 asıl üye ve her baroda asıl üye sayımız yedek üye bulunur” şeklinde yönetim kurulu sayısının da üye sayısı 1000’i geçen barolarda arttırılması gerektiğini düşünüyorum.
Yine 114. maddede “genel kurul baroların avukatlıkta en az 10 yıl kıdemi olan” sözcüğünden sonra gelmek üzere delegasyona da üst sınır yaşının gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Belki tartışılabilir, ama bizce 72 yaşını geçmemiş olan üyelerin Türkiye Barolar Birliği kongresine katılması gerekir.139. maddede, baro başkanları hakkındaki disiplin soruşturmalarının doğrudan doğruya Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir düzenleme tasarıda da yok, eklenmesi gerekir. Yine bu maddeyle bağımlı olarak, disiplin yönünden düzenlenmemekle birlikte, baro başkanlığı tarafından resen açılan soruşturmalarda ve baronun müşteki olduğu soruşturmalarda, baro yönetim kurulları işten el çekmelidir. Şikâyetçisi de, savunma yapan da aynı kişidir, savunma ve yargılama ilkelerine aykırıdır.
Diğer taraftan biz disiplin soruşturması yönünden yapılan Birliğin düzenlemelerine katılıyoruz. Ancak buradaki benim ifade etmek istediğim sıkıntı şudur: Ön incelemeler de yönetim kurulu tarafından yapılmaktadır. Disiplin soruşturmaları bizce yönetim kurulu tarafından ön inceleme ve soruşturmalar yapılmamalıdır. Bu hepimizi uygulamada sıkıntıya sokuyor, zira hepimiz seçilen kimseleriz, bize oy veren kimseler hakkında soruşturma yapıyoruz. Bizce en yakın baro yönetim kurulu tarafından ön inceleme yapılabilir.
Öte yandan, baro listesinden silinenlerin bildirme yükümlülüğüyle ilgili bir düzenleme var. Uygulamada tüm barolara ve resmi kurumlara bildiriliyor. Bizce barolara bildirme de yükümlü olmamalıdır. Sadece UYAP’a bildirimle, UYAP sistemine işlenmesi ve Adalet Bakanlığına bildirimle yetinilmelidir. Diğer taraftan, yasanın benim çok önemsediğim ve idari vesayet olarak gördüğüm bir madde var. Barolar Birliği tasarısında da düzenlenmemiş. Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ zorunluluğu var. Bu takipsizlik kararlarının ilgilisine ve akabinde de Cumhuriyet Başsavcılığına tebliği var. Biz bu Cumhuriyet Başsavcılığına neden tebliğ ederiz ki? Yani ilgilisi zaten var, itiraz etme hakları da zaten açıklanıyor. Buradaki Cumhuriyet Başsavcılığına ifadesi muhakkak çıkartılmalıdır.
Diğer taraftan, Diyarbakır Baro Başkanımın da söylediği gibi, adli yardım gelirlerinin arttırılması bakımından, 180. maddenin a) fıkrasının son bendine “idari nitelikteki para cezaları hariç olmak üzere” ifadesi metinden çıkartılarak, baroların gelirlerinin arttırılması gerekir.
Ben değişiklik ve eklenmesi gereken ifadeleri bu şekilde bildiriyorum. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.